30 Haziran 2010 Çarşamba

Hayatı Tırmanırken Atladığımız Basamaklar



Hayatı tırmanırken bazı basamakları atladığım oluyor
Ve hiçbir basamak affetmiyor bunu


Acaba hayatımıza birkaç gün olsa bile ilahi anlatıcının gözünden baksak nelerin farkında varabilirdik?
Piyonu olduğumuz oyunlar, arkamızdan çevrilen işler, dedikodular bir yana, eğer yaşantımıza yukarıdan baksaydık, basamaklarını atlayarak çıktığımız merdivenlerin yıkılmaya yüz tuttuğunu görebilir miydik? Atladığımız basamakların acısının yine bizden çıkacağının farkında olur muyduk yaşlanmadan ya da bilinen hayatımızın sonuna yaklaşmadan?

Ama biz hiçbir şeyi vaktinde ve rahatça yaşayamadığımızı fark ediyor, çok tıfıl sevinçler için bile ne büyük ve hacimli bedeller ödediğimizi hatırlıyor, görüyor, buruluyor, daha da hiçbir şey yapmak istemiyoruz.
...


Uzun zamandır bunu yazmak istiyorum fakat uygun kelimeler bir türlü gelmiyor kalemimin ucuna. Bu da biraz zorlama mı oldu ne. Yine de yazıyorum, çünkü bir şekilde ifade edemezsem, soğuyacak ve ben de daha sonra yazmak istemeyeceğim. Oysa bu içimde kalmamalı

...

Canın sağ olsun, gerisi önemli değil derler ya; birinin bize bunu sıkça hatırlatması gerekiyor. Çünkü bizler için yol çok engebeli, çok sisli artık. Kaşıktaki yağı dökmemek için gösterdiğimiz inanılmaz çaba çevremizde olan bitenden soyutluyor bizi, hayattan soyutluyor. E çevrendekilere bakmaya kalksan kaşıktaki yağı dökmek ne, ayakta duramazsın ayakta! O kadar berbat altyapısı, o kadar berbat yolları bu hayatın.

Benim de, son dönemdeki en büyük problemim, uğraşımdı LYS. Ders çalışmadığım zamanlar zihnimde tekrar yapıyordum, hatırlıyor muyum diye. Kitap okuyamıyordum, film izleyemiyordum, sadece dershane yollarında müzik dinleyebiliyorum. Uyuyacakken bile vicdanım sızlıyordu, acaba biraz daha çalışsa mıydım diye.
27 Haziran Pazar sabahı, heyecan dorukta sınav olacağım okula gittim, erkenden. Sınav 10'da ama ben 9.20'de girdim içeri. Sınıfı bulamazsam, WC'ye gitmem gerekirse.. .bir panik bir panik.
Sınava gireceğim sırada babamın telefonu çaldı. Uzaklaştı konuşurken, göremedim. Öpemeden girdim içeri.
Sınav başladı, aklımda sınavdan başka hiçbir şey yok; bitirdim, çıktım. Güzel de geçti.

Ailemin yanına döndüğümde, babama gelen telefonun, onun yakın bir arkadaşının beyin kanaması haberini verdiğini öğrendim. İnanın, bütün sene bu sınava hazırlanmanın bende yarattığı stres, hala bir rahatlamaya dönüşemedi. Nasıl dönüşsün ki ?

Çok mu önemliydi sanki birinin hayatının yanında benim bir senemi adadığım şey. Üstelik kazanamasam bile, seneye deneyecektim. Böyle bir şansa sahip olduğum için de şanslıydım, şu an o şansa sahip olamayan bir sürü insan var.

Bakmak zorunda olduğu bir ailesi olduğu halde işi olmayan insanlar var.
Okula gidemeyen çocuklar var.
Küçücük yaşta evlenmek zorunda kalan kızlar var.
Yatacak evi, yiyecek bir lokma ekmeği olmayanlar, savaşın, sefaletin, kuraklığın ortasında yaşam mücadelesi veren insanlar var.


Bir de bunların acısını bilmediği için, sadece küçük beyinler için büyük sorun olabilecek şeyleri dert edenler var.Yaşamayı, yaşamın anlamını ve amacını bilmediği için her şeyden şikayet eden, hayatının sonuna kadar elinden oyuncağı alınmışçasına davranan şımarık, küçük bir çocuk olarak kalan insanlar var.

Canım sıkkın ya şimdi, Pollyannacılık oynamaya çalışıyorum.
Bırakayım da Shakespeare anlatsın o zaman:

İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor. 
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. 
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. 
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için. 
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için. 
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.

4 muhalefet:

Unknown dedi ki...

Canın sağ olsun, gerisi önemli değil

büyük balık dedi ki...

evet, teşekkürler hatırlatma için:)

missmagnesio dedi ki...

:) piyon olmak zor iş
hayatımızda piyonların olması gibi "şah" neyimize yetmiyor "mat" yapmak için:)

büyük balık dedi ki...

senin piyon fazla kaldı oyunda, yetmez mi artık?

Yorum Gönder