22 Haziran 2010 Salı

Bir Problemimiz Var!

Bilimin, teknolojinin sürekli olarak ilerlemesiyle "bilmedikleriniz, yanlış bildikleriniz" gibi başlıklar altında ilginç yazılar okuyoruz. Evet, bir gün şu an bildiğimiz, bildiğimiz sandığımız her şeyin yanlış olduğunu öğreneceğiz.
Ama biz bu "doğruların değişebileceği" gerçeğine sadece bilim için geçerliymiş gibi bakıyoruz. Böyle konularda ilerliyoruz ama insanlığımızda geriliyoruz her saniye. Menfaatlerimiz ön plana çıkıyor ve biz masum insanları kullanıyoruz kendi çıkarlarımız için. Şu an buna verebileceğim en güzel örnek de PKK.

PKK'nın canını yaktığı masum insanlar dışında ne alakası olabilir ki masumiyetle, diyebilirsiniz. Ben de zaten PKK masumdur demiyorum. Benim nazarımda da lanet bir terör örgütü o.

Ancak PKK'ya sadece askeri ya da politik bir sorun olarak bakmamak lazım diye düşünüyorum ben; çünkü o en başta en büyük toplumsal sorunlarımızdan biri bizim. Biz bunu unutuyoruz. Askerin dağda vurduğu teröristle orantılı olarak görüyoruz PKK'nın kaybettiği gücü. Sorunu çözmek için bakış açısını değiştirmek gerek, bunu bilmiyoruz. Neden? diye sormayı bilmiyoruz ki biz; cevabını, çözümünü bulalım.

Neden?
Neden PKK'nın bu kadar çok destekçisi var?

Onlara sorsanız, yıllarca adam yerine konmadılar ve PKK onlara bunu vaad ediyor.
Yaşam standartları düşük. İş yok, okul yok, hastane yok, yol yok yol! Adam kışın doğum yapacak olan eşini hastaneye götüremiyor, kar yolları kapatınca, çocuğunu okula götüremiyor. Devletten hizmet mi gördü ki devlete hizmet etsin?

Onların gözünden bakarak söyledim bunları. Ama aslı böyle değil bu işin. Madem hizmet bekliyorlardı, neden otobüslerden indirip vurdular acımadan askeri, polisi, öğretmeni, mühendisi? Kötü oldukları için mi ? Hayır, böyle de değil bu işin aslı. Çünkü okula gidemeyen küçük çocuklar vurmadı onları. Evine ekmek götüremeyen baba da değildi asıl vuran. Hizmet ettiği asıl amacı bilmeyen, çaresizliklerinden yararlanılmış cahil insanlardı. Evet, eğitilmesine fırsat vermediğimiz insanlar. İnsanın neyle yaşadığını bilmeyen insanlar...

Açlık, yoksulluk içinde yaşarlarken insan gibi düşünmelerini bekledik biz onlardan, teröre lanet eylemleri yaparken. Kınadık, kınadık. Bu hain saldırıları hep kınadık. Kınamak sorunu çözüyormuş gibi yaptık bunu bir de!

Artık bu konunun dışkısını çıkaran siyasetçilerimiz, Allah'tan rahmet dilediler şehitlerimiz için, sabır dilediler aileleri için. Asıl sorunun "Kürt" sorunu olduğuna inandırdıkları gibi, Türkiye'de insan yaşamının ucuz olmasına da alıştırdılar bizi: Bir oğlum daha olsa onu da feda ederim bu vatan için...

İnsanlar vatan için yapılabilecek en iyi şeyin ölmek olduğunu düşünür oldu. Daha saygın bir hayat sürmek için kendi vatanını kurması gerektiğine, kendi vatanını kurmak için de kardeşini vurması gerektiğine inandı. O kadar cahildi ki bu insanlar; T.C sınırlarından çıkarabildikleri topraklarda  kendi devletlerini kurabileceğine inandı, inanıyor. Tarih tekerrürden ibaret değilmiş gibi...

Ve insanlar ihtiyaçlarıyla arasına konulan her engelde insanlığından biraz daha uzaklaşıyor. Yaşamak, daha iyi yaşamak için her yol mübahtır diyor. Doğru yanlış anlayışı değişiyor sonra. Asıl sorun da gün gibi çıkıyor karşımıza; Tolstoy'un Diriliş romanında çok güzel bir şekilde anlattığı gibi:

Hayatta her birimiz bir işi yapmak için, bu işin yararlı, önemli olduğuna inanmak isteriz. Bu nedenle insanın durumu ne olursa olsun, toplumsal hayat hakkında üstleneceği düşünce, yapmakta olduğu işin önemli, yaralı olduğuna kendisini inandıracak biçimde olacaktır.
Mesela biz, hırsızların, katillerin, casusların, kötü kadınların mesleklerini beğenmediklerini, bu yüzden utanç duyduklarını zannederiz. Oysa iş hiç de öyle değildir. Kaderlerinin, işledikleri hatanın yönlendirmesiyle herhangi bir  duruma düşen kişiler, bu durum ne denli küçük düşürücü olursa olsun, yaşam konusunda hemen yeni bir görüş ediniverirler. Böylece yeni durumları kendilerine çok yararlı, çok saygıdeğer görünür.
Ustalıklarıyla övünen hırsızları , ahlaksızlıklarıyla övünen fahişeleri, zalimlikleriyle övünen katilleri görünce şaşırırız. Bu şaşkınlığı biz, bu insanların çevrelerinde olmadığımız için duyarız. Oysa bir bakıma onlara hak vermek gerekir. Gerçekten de zenginler varlıklarından -yani vurgunlarından- güçlü insanlar da güçlerinden -yani zorbalıklarından- gurur duymazlar mı ?

0 muhalefet:

Yorum Gönder