6 Eylül 2010 Pazartesi

Paranoya

Uzun bir aradan sonra en kötü hastalıkların birinden bir başlıkla karşınızdayım sevgili okurlar.

Yazmadığım zamanlarda neler oldu neler, ahh sana anlatacak o kadar çok şeyim var ki sevgili günlük.. diye bir şey yok. Bütün gün evde pinekleyen, televizyon bile açmayan birinin anlatacak neyi olabilir ki.

Zaten Kemal Kılıçdaroğlu tüm televizyon kanallarını işgal etmiş durumda. Nereyi açarsak onu görüyoruz.  Gına geldi artık. 81 ili de gezdi adam yahu, sanki evet çıkarsa kellesini vuracaklar.
Devlet Bahçeli'nin sesine, konuşma tarzına hiç tahammülüm yok zaten, Kılıçdaroğlu kadar ortalıkta olsaydı teknolojiden soğurdum ahan da şu yazıyı yazamadım, yemin ediyorum.

11 Eylül gecesi bilgisayarlarınızı açacaksınız ve Kemal Kılıçdaroğlu çıkıp "Hayır'da Hayır Vardır." diyecek, demedi demeyin!

Muhalefet liderleri işi öyle bir duruma getirdi ki, Tayyip'e kızacak yer bulamadım. Olaya bak...
Geçen gün bir yerde referanduma kimin ne dediğini okudum. Şimdi kızmayın; amma en akıllı en mantıklı açıklamayı Abdullah Öcalan yapmış. Kendisi boykot ediyormuş refenrandumu, evetçiler ve hayırcılara diyor ki:
"Herkes kendini çok beğenmiş, her şeyi bildiğini zannediyor."
E doğru değil mi?
Zaten adam akıllı olmasa... diye başlayan milyon tane cümle kurulabilir fakat konumuz şimdi bu değil ve uzuuun bir süre de bu olmayacak.

Konumuz...

Benim gibi safların birine kızdığında çelme takıp düşürme gibi masum planlar yaparken, bazı insanların seytanı bile şeytanlığından utandıracak komplolar kurduğu bir dönem. Nefret o kadar basit bir duygu haline gelmiş ki insanlar tanıdığı kişilerin yarısından nefret ediyor. Elektrik alamamanın, hoşlanmamanın adı artık nefret etmek. Düşüncelere, davranışlara yön veren en kuvvetli duygu da nefret.
Kısacası insanoğlu artık nefretinin esiri olmuş. Gözünü öyle bir hırs büyümüş ki aslında insan olmanın ne demek olduğunu unutmuş.

Ve LuiniL ana haber bülteni bu kadar da olmaz dedirtecek bir olayla karşınızda sayın seyirciler:

2010 YGS-LYS'ye hazırlık dönemi.Eiii... Sınavın yaklaşmasının zavallım öğrenci üzerindeki psikolojik, fiziksel, kimyasal, biyolojik etkisini bir ÖSYM mağdurları bir de anneleri bilir. Sınav yaklaştıkça hedeflerde tıptan su ürünlerine, hukuktan işletme-iktisata doğru bir düşme gözlenir. Sınavla birlikte hepsini geride bırakırsanız tercih-yerleştirme dönemi başlar. İşte olayımız da tam burada baş gösteriyor.

Meslek lisesi katsayı mağduru çok sevgili arkadaşım M.Z puanının kırılmış haliyle bile mühendislik okuyabilecek durumdayken, tercihlerin açıklandığı gün ÖSYM ana sayfasında "hiçbir lisans programına yerleştirilemediniz" yazısıyla yıkıyor. Mutlaka bir yanlışlık olmalı. Çünkü T.P sıralaması M.Z den daha düşük olduğu halde onun tercih listesindeki bir yere yerleşti.
"Keşke daha fazla öğretmenlik yazsaydım. Şifremi de unutmuşum, sisteme giriş yapıp değiştiremedim. Şimdi hem yeni şifre almak için hem de dilekçe vermek için okula gideceğim"
İşte kilit nokta! M.z'nin aklına şifresini başkasının değiştirmiş olabileceği gelmiyor hiç. Nasıl gelsin ki?
Okuldan yeni şifre alıp, tercihlerini öğretmeniyle incelediğinde görüyor ki tercihlerin hepsi baştan sona değişmiş. Mühendislikler, öğretmenlikler olmuş tıp, diş hekimliği, eczacılık, hukuk. Riske atılıp tek bir mühendislik dahi yazılmamış. Üstelik bir de şifre değiştirilmiş, M. girip düzeltemesin diye. Nasıl bir insan yapabilir ki bunu? Nasıl bir nefrettir bu? Bu kız kendisinden bu kadar nefret edilmesine sebep olabilecek ne yapmış olabilir?

Paranoyamın had safhada olduğu bir zaman diyorum ki, ya bu işlem benim bilgisayarımdan yapılmış gözükürse de ben suçlu çıkarsam ne yaparım? Olmaz olmaz.

Paranoya genlerimi kimden aldığıma şüphe bırakmayan annem yüzünden dehşet ifadesiyle yanıma geliyor: " Lui! Geçen gün M. sizin bilgisayardan da tercihlerimi değiştirecektim dedi. Sakın yanlış bir yerlere basmış olmasın. Ya bizim bilgisayardan çıkarsa?"
Yapma anne! Yanlış bi yere basmayla 19 tercih değişir mi, diyorum. Kendimi de rahatlatıyorum.

Beni bile hayrete düşüren, olmayacağını bile bile ciddi ciddi korktuğum sapkın düşüncelerim var.
Mesela, İsa dünyaya yeniden geldiğinde yeni yüz yılın Meryem'i ben olursam? Aman Allah'ım !! Kime, nasıl anlatırım? (yok artık!)
Aslında bunu ben düşünmüyorum. İnsan beyni garip.
Zaten ben dışarı çıktığımda benimle aynı sokakta bulunan bütün erkekler tecavüzcü; herkes hırsız, gaspçı vs.. En az iki kişi de beni takip ediyor.

Çok uzattım. Hemen gidip bilgisayarı yakıyorum ve kendimi odama kilitleyip camlara, kapıya tuğla örüyorum.
İyi geceler.

1 muhalefet:

StummScream dedi ki...

Şaka bir yana sırf gır gır olsun diye insan takip edipte sonrasında sivil polisin yanlarına gelmesiyle olayı kıvıran insanlar tanıyorum =)

Aslında biraz şu şekilde düşünmek gerek, beni takip edince ellerine ne geçebilecek ki? Sade bir vatandaştan öteye gidebilecek ne yaptım? Sonra etrafta ki bütün sis perdesi kaybolur ve yalnız başına ilerlersin.

Yorum Gönder