14 Ekim 2010 Perşembe

M.utluluk Döngüsü

Dün yeni okul çıkışı hem eski okuluma hem de dershaneme uğradım, öğretmenlerimi görmek için. Mezun olduktan sonra, sınav dönemi bittikten sonra hiçbiriyle görüşmemiştim. Tercihlerde bile uğrayıp ne yapmam gerektiğini sormamıştım. Kurtulmuştum ya sonunda...

Öyle değil işte. Bilmiyorum neden geçmişi çok özlüyor insan. Geleceğin o zamanlar umduğu gibi olmadığı için mi, yoksa küçücükken insanlar yaşadıkları kendilerine çok ağır geldiği için mi, bilmiyorum. Aslında en nefret ettiğim şeyken insanların kendi başına gelen şeyleri büyütüp yakınmaları, lise dönemindeyken en çok yaptığım şeydi. Sanki benim yaşadıklarım en kötüsüydü. Sanki..

Öyle değildi işte. Kötü olan her şey bir şekilde unutuluyor. Ne kadar kötü olursa olsun. O okulda, ağlamaktan gözlerimin kıpkırmızı olduğunu hatırlarım ama neden ağladığımı hayal meyal. Hayatımda başıma gelebilecek en kötü şeyin M. olduğunu düşünürdüm ama şimdi başıma gelebilecek en güzel şeylerden ikisi M.

Anlat deseler saatlerce anlatırdım mesela M. M. M. M. Şimdi her şey teker teker siliniyor hafızamdan. Onla birlikteyken yaşadığım, terk edilişimde yaşadığım her şey bir bir uçuyor aklımdan. Oysa o zamanlar o olaylar "ölsem unutmam bunu" idi.

Öyle değilmiş işte. Anılarımı yokladığımda hep gülümsüyorum. Kötü şeyleri hiç hatırlamıyorum. Gerçekten de kötü değildiler belki.

Sabah uyandığımda tarif edilemez bir mutluluk patlaması yaşadım. Oturup ağlayabilirdim çok mutluyum diye. Hüzün çok güzel anlatılıyor da mutluluk tarif edilemiyor yahu.


Ve maalesef, nedensiz mutluluklar çok uzun da sürmüyor. Mutluluk döngüsü diye bir şey yok ki. Varsa da bu çembere sık aralıklarla hüzün serpilmiş.
Uzun sürmüyor ya hani, sanki mutluluğun heyecanını yitirmiş oluyor insan. Kendisi biraz hüzün arıyor.
Yağmurlu havalar, dokunaklı filmler, şarkılar...


 Küçük şeylerle mutlu olup da "mutluluğu sıradanlaştıran" kimse yok mesela. Mutlak mutluluk(?) olursa mutluluk olmuyor, heyecanı kalmıyor işte.
Küçük şeylerle mutlu olup da sürekli mutlu olan kimse de yok mesela. Hüzüne ihtiyaç duyuyoruz.


 Sabah mutluluktan ölecekken, aşık olacağım adamı düşünüp bana wish you were here söylese diye hayaller kurarken, hayallerle mutluluğa mutluluk katarken ben, süresini uzatamıyorum. Mutluluğu artırabiliyorum ama süresini uzatamıyorum.
Olsun... Ben nedensiz hüzünleri de seviyorum.

Uzanıp tavanı izlemek, herkesin mutlu olabileceğini ya da herkesin incinebileceğini düşünmek huzur veriyor.





Hüzünlü bir huzur:
REM - Everybody Hurts Sometimes



Canın gerçekten yandığı zaman evrensel dilden geçeceğini duymak da huzur veriyor. Ben küçük bir çocuğum, düştüm ve tüm acım dizlerimde yoğunlaştı. Çok tatlı bir amca yaramı temizliyor: Geçecek, iyileşecek.


Tatlı bir huzur:

Pink Floyd - Comfortably Numb

0 muhalefet:

Yorum Gönder